20,8941$% 0.36
22,5884€% 0.16
26,2982£% -0.26
1.327,14%0,38
2.232,00%-0,13
565914฿%1.4614
10 Mayıs 2023 Çarşamba
BERŞAN TAŞKAYA YAZDI: SAVUNMA POT KIRDI
Gökhan Cihangir yazdı; (DEPREMZEDELER İÇİN) BU KİNİNİZ KİME???
Geleceğin Sosyal Medyası Metaverse
Hasan Özdemir Yazdı; 128 Milyar Dolar küçük bir meblağ mı?
14 Mayıs' ta Neyi Oyluyoruz
Selçuk Taşdemir: Demokraside İvmeyi Yakalamak!
Evet kabul ediyorum ben #Cahilim.
LinkedIn paydaşlarıma şu soruyu yöneltiyorum,
14 Mayısta ben, biz, bizler neye oy vereceğiz?
Yani neyi oylayacağız.
Önümüze koyulan bir sandık var, varda bu sandığın içinden çıkanlar bize ne getirecek, bizden neleri götürecek?
O zaman kısaca bir kaç soruyu usulca şuraya bırakıyorum.
*Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmaya devam etsinimi?
*Artık sıkıldık Recep Tayip Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsinimi?
*Parası, çevresi, oy potansiyeli, hatta birinin adamı olduğu için birileri tarafından sıralaması yapılmış adına milletin vekilleri denilen sistemi mi?
Kısacası 14 Mayıs tarihinde neyi oylayacağız?
Cumhurbaşkanı kim olursa olsun ben kendi düzenime bakarım ile bir adım öteye gidemeyiz, veya onlar yeterince yediler şimdi yeme sırası bizde diye düşünenler ile ülke olarak kalkınmamız imkansız.
#Ülke olarak üretmeliyiz.
#Ürettiklerimizi sevk etmeliyiz.
#Üretemeyen toplumlar,
#Bu günlerine sahip çıkmayan toplumlar,
Tıpkı tükettikleri gibi yok olmaya mahkum olurlar.
Hani yazının başında ben Cahilim demiştim ya Cahilim ama Cehalete açtığım bir savaş var.
Hoş biz toplum olarak henüz cahil ile cehaleti ayırabilecek seviyeye geldik mi orası tartışma konusu.
Müsaadenizle Cahil ve Cehaleti kısaca kendimce tanımlamak istiyorum.
-Cahil ve cehalet iki farklı kavramdır ve aralarında siyah ile beyaz kadar önemli bir fark vardır. Cahil kelimesi, bir kişinin belirli bir konuda bilgi sahibi olmadığını ifade ederken, cehalet kelimesi ise bir kişinin bilgi sahibi olmamasına rağmen bunu kabul etmemesi anlamına gelir.
-Cahil, genellikle belirli bir konuda bilgi eksikliği nedeniyle kullanılır. Örneğin, bir kişi yapay zeka konusunda cahil olabilir çünkü bu alanda yeterli eğitim veya deneyim sahibi değildir. Ancak bu kişi, yapay zeka hakkında bilgi edinmek için öğrenmeye veya araştırmaya istekli olabilir.
Öte yandan, cehalet bir kişinin bilgi sahibi olabileceği bir konuda, bilgiye sahip olmamasına rağmen kendisinin bilgiye sahip olduğunu düşünmesidir. Bu, bir kişinin bir konu hakkında yanlış bilgilere sahip olabileceği anlamına gelir ve bu yanlış bilgiler nedeniyle yanlış kararlar alabilir veya yanlış inançlara sahip olabilir.
-Cehalet, genellikle bilgi eksikliği değil, bilgi eksikliğinin farkında olmama sorunu ile ilgilidir. Bir kişi, belirli bir konuda bilgi sahibi olmadığını bilse bile, cahil değilse, çünkü bu konuda bilgi sahibi olmak için çaba sarf edebilir veya bilgi edinmek için kaynaklara başvurabilir.
Sonuç olarak, cahil ve cehalet arasındaki fark, bilgi eksikliği ve bilgi eksikliğinin farkında olmama sorunu arasındadır. Cahil olan bir kişi, bilgi eksikliğinin farkında olabilir ve bu eksikliği gidermek için adımlar atabilirken, cahil olmayan bir kişi, bilgi eksikliğinin farkında olmadığı için bilgiye ulaşamaz. Cehalet, bir kişinin yanlış bilgilere sahip olması ve bu yanlış bilgiler nedeniyle yanlış kararlar alması veya yanlış inançlara sahip olması anlamına gelir.
Kısaca Cahilliğimi gidermek adına bilgilerinizi paylaşmanız önemli.
Şimdi birileri çıkar dostluktan, kardeşlikten, paydaşlıktan, hak ve hukuktan bahseder.
Sahi, Madenler başta olmak üzere iş güvenliğini hiçe sayarak her yıl öldürülen onlarca işçi kardeşimiz Haklarını bize helal ederler mi?
Canını hiçe sayarak bir yudum ekmek uğruna yaşam mücadelesi verenler ile daha çok para kazanmak uğruna bir canı hiçe sayanlar nasıl kardeş olabilir?
Bu sorunun cevabı bulunduğunda 1 Mayıslar bayram olacak, aksi taktirde her yıl olduğu üzere ”MIŞ” gibi yapmaya devam edeceğiz.
Nazım Hikmetin o güzel şiiri ile yazıma son veriyorum.
Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın alevinden,
Sarı korsan bir balon gibi soldu güneş.
Ciğerlerimizde şişen türküler ateş!
Kol kola Düştük yola
Yedikule’den amele evleri Sirkeci’ye dayandı,
Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,
Geçtik köprüden Geliyoruz:
Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla
Tokatlıyan’da göbekli mebusları tokatladık.
Osmanbey’in ensesine atladık!
Zifosladık Şişli’nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz keyfimize!
Bugün “Mayıs Bir”!
Bir Mayıs’ta İstanbul Bizim olmuş gibidir!
Hürriyet-i Ebediye tepesinde taş kesilen
Mahmut Şevket’in iskeleti!
Seni oraya diken sınıf
Zırnık kadar bile vermedi bize hürriyeti;
Yıkıl karşımızdan!
Yangınları haykıran Yangın Kulesi tepeden bakma bize
Bir gün elbet Seni borazan yapacağız kendimize,
İstanbul’un ağzı Haykıracak kızıl inkılâbımızı!
Sevgiler…
Çanakkale bir ulusun Liderine teslimiyetinin eseridir, O ben size Taarruzu değil ölmeyi emrediyorum derken Ecdat bir saniye düşünmemiş Liderine teslimiyetini canını ortaya koyarak ispat etmiştir.
Ogün Ecdat kanı ile alınan bu Topraklar, bizlere miras değil kanımızın son damlasına kadar korumamız gereken emanettir.
Bu emanete sahip çıkabildik mi sorusunu usulca şuraya bırakıyorum, herkes kendi vicdanı ile hesaplaşsın.
Çanakkale’yi geçilmez kılan Tüm Kahramanlarımızı Saygı ve Minnetle Yad ediyoruz.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızın ruhu için El Fatiha.
Rica etsem bilen birileri beni aydınlatabilir mi?
Şimdi aklımla çelişen sorulara geçiyorum.
1-Bu kadar çok #Yiyecek #Giyecek #Çadır #İlaç #Kefen gönderdiysek neden hala o bölgede insanlar bu saydıklarıma ulaşmak için sürekli birilerini arıyor?
Üstelik bölgeyi terk eden binlerce kişi olmasına rağmen bu eksikler tamamlanamadı ve biz sevkiyatlar yapmaya devam ediyoruz.
2- Sürekli birileri para topluyor millet olarak modern dilenci olduk, gerçek manada bu toplanan paralar kimin kontrolünde?
Daha önceki depremde hırsızları vicdanları ile baş başa bıraktığımız zaman vicdanlarının sızlamadıklarını defalarca deneyimledik.
3- Yıkılan bina sayısına Paralel oranda orada yaşayan halkın sayısı biliniyor, kurtulan ve Ölen canların sayısı ortadayken orada yaşayan halkın geri kalanı nerede?
4- Bunca yaşananlar ve kefenin cebi yok atasözünden öte kefen bile nasip olamıyormuş dediğimiz bu günlerde, Çadır, konteyner, ev kiraları başta olmak üzere neden arttı ? Bu süreçte Devlet yetkilileri hangi önlemleri aldılar?
5- Devletin bunca imamı varken, o bölgede ciddi şekilde boş arazi varken toplu definler neden yapıldı? 2 ay sonra ben Anamı, babamı evladımı bu şekilde toprak altında yatıramam diyenler olduğu zaman süreç nasıl işleyecek?
6-Bütünü korumak adına o bölgede acilen üretime geçmemiz gerekiyor, şuana kadar hangi aksiyonlar alındı?
7- Yedi kere yıkılan Hatay yeniden o alanlara mi inşaa edilecek?
8- Bazı müteahhitler tutuklandı, onlara izin veren devlet ve belediye yetkilileri hakkında hangi işlemler yapıldı. Ayrıca bu kişiler sadece yatıp çıkacaklar ise haksız kazanç sağlayanlar için yapanın yanına kar kalıyor Ata sözünü kullanmak gerekir mi?
9-Herkes herşeyi konuşuyor lakin deprem gerçeği ortadayken, olası bir sonraki deprem için hangi önlemleri aldık?
10- Madem herkes deprem zedeler için uğraş veriyor o zaman neden hemşericilik hortladı ve herkes vitrinde olmak istiyor?
11- Orada yitip giden çanların ve kalan halkın tek bir görüşe sahip olmadığını hepimiz biliyoruz bu bilgiler ışığında başka Türkiye’de olmadığına göre meclis neden tek yürek olamıyor, kaldı ki bu deprem bir savaştan daha çok can aldı.
👇
Temennim;
Gerçekten tarif edilemez büyük bir deprem yaşadık Rabbim bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Türk Ulusu kolay bir sınavdan geçmiyor lakin yarın daha büyük bir sınava hazır olmalıyız olası bir saldırıda, ben, biz, siz ülkenin hangi makamına ve o makamda oturanlarına güveneceğiz?
Lider olmak hataları kabul etmek, herkesi kucaklamak ve bütünlük için fedakarlık yapmak demek değildir?
Ben bizi yöneten kişilerin acilen halkın karşısına çıkıp özür dilemesini ve koltuk sevdasından memleket sevdasına tayin olmalarını bekliyorum.
Sadece ülkemin en tepesindekilerin serveti bu ülkeyi baştan inşaa edecek kadar vardır.
Bölge doğru plan ve yönetim ile Cumhuriyet’in Yüzüncü yılında Türkiye’nin hayal edilen yere gelmesini sağlayabilir. İyi bir lojistik üssü ve üretim merkezleri ile yeni bir Türkiye inşaa etmek zor değil siz ne dersiniz?
Sevgiler
Recep Koca
Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye
2022 yılı bitti, bitecek, bitiyor derken 2023 yılını çoktan tüketmeye başladık, değişen tek şey takvim yapraklarındaki rakamlar olsa gerek.
Son zamanlarda ülkem halkını yani bizi en çok yoran şeyin Enflasyon olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle müsaadenizle biraz rakamlardan bahsetmek istiyorum, yazının sonlarına doğru anlatmak istediğim şeyin aslında rakamlar olmadığını sizlerde fark edeceksiniz.
Şöyle ki;
Mesele kökten halledilmedikçe aslında rakamların çokta bir önemi olmasa gerek, 2022 yılının başlarında 4253 TL olan asgari ücret bugün 8506,8 TL olarak belirlendi. ‘’8506,8’’ bu rakam ilerleyen günlerde daha çok konuşulacak gibi duruyor bu konuda sizler ne düşünüyorsunuz çok merak ediyorum.
Sokaktaki vatandaşın beklentisi ile ekonomi nedense aynı paralelde gitmiyor, beklenenler ile yaşananlar maalesef aynı değil. Cebimize giren rakamlar ile çıkan rakamlar dengelenmediği sürece kısa, orta ve uzun vaade’ de çokta değişen bir şey olmayacak diye düşünüyorum.
Hadi gelin biraz konuşulamayanları konuşalım istiyorum.
Ülke olarak dolar kurunu durdurmak gibi bir beklentimiz var iyi de neden dolar kurunu durdurma derdindeyiz bu soruyu hiç yüksek sesle kendinize sordunuz mu?
Oysa dolar kurunu durdurmak yerine dolar kurunu nasıl dengeleyebiliriz sorusunun cevabını bulmuş olsaydık her şey çok farklı olabilirdi.
Yıllar önce bir yazımda oldu olacak Türk lirasını dolara sabitleyelim hepimiz daha rahat nefes almış oluruz dediğimde bazı kesimler tarafından linç edilmiştim.
Ekonominiz iyi olmadıkça doların 1 aşağı 3 yukarı doğru hareketi her zaman olacaktır. İsteseniz de istemeseniz de hem aşağı hem de yukarı yönlü hareketlerde birileri mutlaka sizi eleştirecektir. Dolayısıyla tekrar ediyorum doları dizginlemek yerine ekonomiyi nasıl düzeltebiliriz sorusuna cevap bulmamız gerekmekte.
Elbette herkes gibi benimde bu konuda birkaç önerim olacaktır, ilki her şartta üretmek, diğeri Dünya lojistik başkenti olmak. Coğrafi konumumuza bakıldığında Dünya lojistik başkenti olmak ve tüm operasyonları ülkemiz üzerinden yönetmek hayal olmasa gerek.
Aksini iddia edenler için son 3 yıl içerisinde Lojistik alanında satılan firmalarımızın hangi ülkeler tarafından hangi amaçlarla alınmış olduğunu sorgulamalarını öneriyorum.
Diğer bir soru;
-İhracat artsın mı?
-İthalat azalsın mı?
Bu iki sorunun doğru cevabını bulmak, dolar kuru dahil tüm dengeleri değiştirecek gibi duruyor. Bazı kesimlere göre ithalatı kısıtlayarak sorunlar kökten çözülebilir. İthalatın artması veya azalması ülke olarak sorunlarımızı kökten çözemeye yetmeyeceği gibi pansuman etkisi bile yaratmayacaktır, ülke olarak büyük resme odaklanmamız gerekmekte.
Bir futbol maçı düşünün
-attığınız her gol ihracat,
-yediğiniz her gol ithalat olsun.
Her şartta rakip kaleye yediğiniz golden 1 tane fazla gol attığınızda maçı kazanmış olacaksınız, dolayısıyla ne kadar gol yediğiniz değil ne kadar attığınız sizin ilgi alanınız olmalı ve tüm stratejinizi bu kurgu üzerine planlamalısınız.
Müsaadenizle çok basit bir örnek ile konuyu pekiştirmek istiyorum.
Arz ve talep dengesinde siz buğday üreten bir çiftçisiniz komşunuzda X marka cep telefonu üretmekte, 1 adet telefon için binlerce kg buğday vermek zorundasınız oysa cep telefonu hayatımızda dün yokken buğday neredeyse insanlık var olduğundan bu yana hayatımızda.
Gelin görün ki ürünlerin değerini belirleyen şey arz/talep dengesi olduğu için bu konu hakkında ne kadar konuşsak boş.
Sahi ürünlerin değerini belirleyen ana faktör sizce ne olmalı?
Büyük resme ülke olarak bakmalıyız ve katma değerli ürünler üretmeliyiz ki refah seviyemiz artsın.
Konu tekrar refah seviyesine gelmişken bugün Euro 20,18 seviyesine ulaştı asgari ücretle çalışan bir kişi henüz 8506,8 tl rakamını cebinde görmeden maaşının bir kısmı çoktan eridi ve her geçen gün dünü arar hale gelmeye devam edeceğiz gibi duruyor.
Yazının başında belirttiğim gibi aslında tamda bu bağlamda rakamların çokta önemi yok ne kadar kazanırsanız kazanın, gelir seviyeniz yükselmedikçe kaybeden tarafta olmaya devam edeceksiniz.
Her zaman söylediğim üzere ülke olarak odaklanmamız gereken tek nokta üretmek ve ürettiklerimizi sevk etmek, gerisi tıpkı rakamlarda olduğu gibi teferruat.
Bugün ocak ayının 11’ i tıpkı dün olduğu gibi seçim atmosferine gireriz, bugün EYT’ yi, diğer gün dövizin yükselmesini, öteki gün borsanın düşüşünü konuşuruz zaten sonra cumartesi pazar, pazartesi en sevilmeyen gün derken günler ayları kovalar durur.
Teldeki cambaza bakmak yerine hep birlikte Cumhuriyetimizin 100. Yılında odak noktamız olan birlik ve beraberliğe yönelmemiz dileğiyle.
Sevgiyle kalın…
Recep Koca