28,9520$% 0.15
31,8317€% 0.13
36,7801£% 0.17
1.901,74%0,26
3.130,00%0,09
1102646฿%2.97407
Popüler sosyal medya platformu Twitter ABD Başkanı Donald Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya aldı. Gerekçesi “daha fazla şiddete teşvik eden içerikler yapma riskini ortadan kaldırmak” Bu Trump’un sosyal medya ile ilgili yaşadığı dramın yalnızca henüz birinci perdesiydi. Twitter’in ardından YouTube, Snapchat, Facebook, Instagram, Shopify, Twitch de Trump’ın sesinin çıkmasını engelleyerek hesaplarına kısıtlama getirdi. Bu kısıtlamalar üzerine Trump yanlıları Parler isimli sosyal medya platformunu kullanmaya başladılar. Asıl öldürücü darbe bundan sonra geldi. Apple ve Google’ın tepkisi şiddetli oldu. Apple’dan Trump’ın hesabını kısıtlaması için Parler’e 24 saat süre tanındı. Aksi halde App Store’dan uygulamanın kaldırılacağı bildirildi. Google ise hiç süre tanımadan Parler’in hesabını Google Play’den kaldırdı.
Sosyal Medya tarafından alınan bu darbe niteliğinde kararlar ve uygulamalar yasallık ve ifade özgürlüğü tartışmalarının da fitilini ateşledi. Bu durumu Trump’ın faşizan faaliyetlerinin engellenmesi penceresinden bakanların yanı sıra “Dijital Diktatörya” olarak niteleyenlerin sayısı oldukça fazla. Bu tarz sansür ve ses kısma çalışmaları hukukçular tarafından yasal olduğu belirtilmekle beraber ahlaki açıdan sorgulanıyor. Zira bu platformlar öncelikle bir özel sektör kuruluşudur ve istediği hesabı kaldırmak ya da engellemek şirketin kendi uhdesindedir. Fakat yasal olması uygulamaların herkes tarafından onaylandığı anlamına gelmiyor. Yasal ama etik mi? Şimdi dünya gündemini en fazla meşgul eden soru bu.
Kimsenin ayrımcılığı, ırkçılığı ve şiddet propagandasını alkışlaması, yardım ve yataklık etmesini onaylamak mümkün değil elbette. Fakat dünyanın en önemli dijital medya platformlarından biri olan Twitter’in tek taraflı karar alarak gündemi etkilemesi de arkasından bu işin nereye varacağı konusunda sorgulamaları da beraberinde getirdi. Bundan sonra gündemi belirleyen konuları dijital medya patronları mı belirleyecek? Bilindiği gibi Trump şiddet ve tehdit içeren tweetleri ilk defa yayınlamış değil. Başkanlığı döneminde benimsediği ırkçı söylemlere ve işlediği nefret suçlarına kulak tıkayan dijital medya devleri nedense şimdi sorumluluklarının farkına varıyor ve engelleme hakkını kullanmayı tercih ediyor. Hatta Rahip Brunson konusunda Twitter üzerinden çirkin bir üslupla Türkiye’ye haddini aşarak tehdit ettiği hatırlanacak olursa, sorumluluk sahibi dijital diktatörler neden sorumluluğu alıp Trump’ın hesaplarını askıya almadı? Trump’ın nev-i şahsına münhasır üslubu deyip kulak tıkarken sorumluluklarının bilincinde değiller miydi? O dönem için sorun yoktu da iş ADB iç siyasete gelince mi müdahale haklarını kullanabileceklerini hatırladılar? Eğer seçimi kaybetmeseydi ne olacaktı? Hepimizin yakından bildiği gibi 15 Temmuz darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya üzerinden halkı sokağa çıkmaya davet etti. Eğer o gün Erdoğan’a da sansür uygulansaydı Türkiye’yi nasıl bir senaryo bekliyor olacaktı? Ortadoğu ülkeleri gibi Dijital Diktatörya’ nın çıkarlarına hizmet eden karanlık güçlerin yarattığı bataklığa mı çekilecektik? Ya da yakın gelecekte çıkacak herhangi bir olayda bizim kimi duyacağımıza ya da duymayacağımıza dijital medya devleri mi karar verecek?
Bu deli sorular yakın zamanda dünyanın gündemini meşgul edecek en önemli konular olarak görünüyor. Teknolojik gelişilmelerin geldiği noktada insanların ve ülkelerin karşı karşıya kaldığı tehlikeler de değişiyor. İnsanlığın artık dijital platformlar üzerinden kurulacak diktatörlükler ve kurgulanacak darbeler ile sınav vereceği günler uzak değil gibi görünüyor.
KAFANIZA SOKUN TÜM BASINÇLI KAPLAR PATLAR