28,9428$% 0.06
31,4824€% 0
36,7629£% -0.08
1.952,17%1,48
3.181,00%2,15
1158920฿%1.66721
2020’de hızlanan dijitalleşme sürecinin dünya üzerindeki tüm ülkeleri ve şirketleri etkilediği gözle görülür derecede net. Bu değişim sürecinde bazı devletler ve bazı şirketler sınıfta kalırken bazıları ise pandemiyi dijitalleşme yolunda fırsata çevirebildi. Bu sürece zaten sürmekte olan projelerle birlikte giren Türkiye sınıf atlayan ülkelerden oldu ve büyük medya şirketlerinin yaptırım uyguladığı değil yaptırımlarına uyduğu bir ülke konumuna geldi. Peki bu nasıl oldu? İsterseniz 2020’de dijitalleşmenin hızlanmasından başlayarak bugünkü son duruma kadar gelelim.
Çin’den dünyaya yayılıp tüm dünyada köklü değişimlere yol açan pandeminin en büyük etkilerinden biri dijitalleşmenin hızlanması üzerine oldu. Hatta bu pandeminin dijitalleşmenin hızlanması için planlandığını düşünenler bile var.
Halihazırda devam eden altyapı çalışmalarını, dijitalleşme adımlarını, yatırımları ve adaptasyon sürecini hızlandırdı. Düne kadar internetin ne olduğunu bilmeyen, “ben anlamam” diyen büyüklerimiz şimdi çocuklarıyla, torunlarıyla görüntülü konuşuyorlar, alışverişlerini evden çıkmadan yapıyorlar. Pandeminin başlarında herkesi endişelendiren bir durumdu dışarı çıkamamak. Ancak dijitalleşmenin hızla olması sayesinde dışarı çıkmadan da alışveriş yapılabildiğini öğrendik ve rahatladık. Bir diğer husus da sevdiklerimizi görememe konusuydu, görüntülü aramalarla bunu da aştık. Pandemi ne sevdiklerimizle iletişimimizi ne de alışveriş yapmamızı engelleyebildi. Pandemi sadece iletişim kurma ve sipariş verme şeklimizi değiştirdi. Bunu dijitalleşebilme gücümüze borçluyuz. Türkiye güçlü bir dijital altyapıya sahip olmasaydı bu süreci daha da zor atlatabilirdi veya hiç atlatamayabilirdi.
Pandemi sürecinde en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri sosyal mesafe ve diğer gerekli tedbirlerin alınması konusunda toplumun yönlendirilmesi ve bilinçlendirilmesiydi. Türkiye’de toplumun bilinçlendirilmesi ve kendi bireysel tedbirlerini alması için bilgiler içeren bir uygulama yapılması uzun sürmedi. “Hayat Eve Sığar”ın kısaltması olan HES adı verilen uygulamayla ivedi bir şekilde halkın doğru ve güncel yerel bilgilere erişmesi sağlandı. Uygulama ile çevredeki hastalık tehdidinin ne derecede olduğunu, temaslı biriyle ne kadar uzaklıkta olunduğunu görmek çok kolay.
Ayrıca hasta kişilerin veya temaslı kişilerin toplum sağlığını tehdit etmemesi adına “HES Kodu” uygulamasına geçildi. Bu uygulamayla hasta kişilerin ve temaslılarının toplum içine karışması önlendi. HES kodu sadece hasta olmayanların uygulama içinden alabildikleri bir kod. Bu kodu kullanarak bazı girişler kontrollü hale getirildi. Bugün AVM girişlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarına girerken, şehirlerarası seyahatlerde, otel ve konaklama hizmetlerinde, belediyenin halk otobüslerinde, metrolarda, sınav salonlarında ve diğer birçok alanda bu kod kullanılarak içeriye virüsün girmesi engelleniyor. Uygulama içinden yakın zamanda temasta olduğumuz birisi hasta olursa risk seviyemizin arttığını gözlemleyebiliyoruz.
Avrupa ülkelerinin bu konuda oldukça geriden gelmeleri insanlık adına üzücü bir durum oldu. Bazı ülkelerin dijitalleşme talebine yetişememesi ve dolayısıyla hastanelerin organizasyonunun aksaması pandemi sürecinde ülkeleri ve içinde yaşayan vatandaşlarını oldukça yıprattı.
Gerek pandemi sürecinde gerekse öncesinde sosyal medya devlerinin alışveriş konusundaki ilerlemeleri bazı endişeleri beraberinde getirmişti. Bizden ücret talep etmeyen devler nasıl dev olabilmişti? Paramızı almadılar ama verilerimizi aldılar. Onları zengin eden de bu oldu. Yalnız burada önemli bir nokta var. Kimin verisini kime satıyor bu şirketler? Bu verileri satın alanlar verileri nerelerde ve hangi amaçla kullanıyorlar? Bunları denetleyen bir mekanizma var mı?
Şirketlerin kendi politikalarında bazı veri işleme stratejileri olsa da içinde bulundukları ülkenin de yasalarına uymaları gerekir. Yasalara uyup uymadıklarını denetleyen bir mekanizmanın oluşması ve şirketlerin denetlenmeyi kabul etmesi önemli bir husus.
Sosyal medyayı görünmezlik kalkanı olarak kullanan bir güruh var. Taciz içeren mesajlarla, özel bilgileri paylaşarak veya sözlü ve yazılı şekilde insanları rahatsız ederek sosyal medyada huzursuzluk yaratıyorlar. Bu durumun önüne geçmek için elbette şirketlerin kendi politikaları mevcut. Ancak bir adli dava sürecinde şirketlerden bilgi isteyen, gerektiğinde yayından kaldırma talep eden devletlerin ciddi bir muhatapları olmalı.
Eğer sosyal medya şirketleri devletlerin kurallarına saygı göstermeden ve etik davranmayarak hareket ederlerse bu işin sonu kaos olur. Türkiye bu sebeple dijitalleşmede hızlı olduğu kadar dijitalleşen diğer kurumlarla devlet arasındaki entegrasyonu da sağlamayı hedefleyerek bazı adımlar attı. Belli bir ölçekteki sosyal medya şirketlerinin Türkiye’de faaliyet gösterebilmeleri için burada bir ofis açmalarını zorunlu kıldı. Amerika, Rusya veya başka bir yerde kurulan bir platformun topluluk kuralları sabit olsa da ahlak kuralları bölgesel farklılıklar gösterir. Örneğin Amerika’da sıradan karşılanan bir şey Türkiye’de ahlak dışı algılanabilir. Devletin sosyal medya kullanımını denetleyebilmesi durumunda sosyal medya kaynaklı yozlaşmaların ve aykırılıkların önüne geçilebilir. Bir süre ayak diretilse de cezalar konusunda net tavır sergileyen Türkiye’yi sonunda hepsi teker teker ciddiye almak zorunda kaldılar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kadar Türk halkının da bu konuda etkisi büyük. Dijitalleşme gerektiren her alanda hızla aksiyon alan Türk halkı bu dev şirketlerin gözünde hem iyi bir pazar hem de bilinçli ve kandırılamaz bir topluluk oldu. Zira Whatsapp’ın gizlilik sözleşmesi konusunda vatandaşlarımızın konuya yaklaşımı diğer ülke vatandaşlarından daha çok etkili olmuş ve Whatsapp yetilisi konuya ilişkin iptal kararını belirten tweetlerinde Türk halkına özellikle yer vermişti.
Türkiye’nin yaptırım uygulama konusundaki net tavrını önce görmezden gelen sonra kabul etmek zorunda kalan sosyal medya şirketlerinin Türkiye’den çekilmek gibi bir seçenekleri de vardı. Avustralya’da haber alma yollarında etkili rol oynayan Google’ın haberleri edindiği kaynaklara ödeme yapmasını isteyen hükümete Google’ın “çekilme tehdidi” ile yanıt verdi. Öte yandan Donald Trump gibi güçlü bir siyasi gücün bütün sosyal medya hesapları birer birer kapatılırken Türkiye’de sosyal medya özgürce kullanılmaya devam ediliyor ve devlet politikaları gereği şirketler iş birliği yapmaktan kaçınmıyorlar. Hepsi Türk devletinin vatandaşlarını koruması konusunda saygılı olmaları gerektiğini anlamış durumda. Eğer sosyal medya devlerinden biri bile Türk devleti veya halkıyla karşı karşıya kalırsa bir fatura ödemek ve boykot edilmek gibi sonuçlara katlanacağını gördüler.
Son yılların en ses getiren projelerinin altında imzası olan Elon Musk dijitalleşmenin önderlerinden biri. Gerek uzay teknolojileri gerekse inovasyon projeleri alanında olsun oldukça başarılı işler yapan birçok şirkete sahip. Uzay araştırmaları yapan SpaceX ve elektrikli araçlar yapan Tesla şirketleri bunlardan yalnızca ikisi. 2017 senesi Kasım ayında Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birebir görüşen Musk geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanımızla sürpriz bir telefon konuşması gerçekleştirdi. Görüşmenin uzay araştırmaları konusunda olduğu medyaya yansıdı. Elon Musk’ın Türkiye ile iş birliği yapması mı gündemde bilemeyiz ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Elon Musk’ın dirsek temasını sürdürmesi iyiye işaret. Bu ileride Türkiye’de uzay araştırmalarının SpaceX ile ortak çalışma içinde sürdürülebileceğinin bir habercisi olabilir. Bekleyip göreceğiz zamanla.
Sendikacılıkta Değişim Rüzgarları