Son dönemde Youtube platformu üzerinden paylaştığı videolar ile iddialara yanıt veren İş Adamı Sedat Peker, 8’incisini yayınladı.
Aklımı tatile çıkardım. Konuşacağım, anlatacağım” söyleyerek YouTube hesabı üzerinden paylaştığı videolarla AKP’li vekillerle ve iş insanlar alakalı gazetecilerle dair, uyuşturucu ticaretinden tecavüz ve cinayete kadar çok sayıda önemli iddiayı dile getiren Peker, 8. videsunu “(8.BÖLÜM) Fırtınalarla Büyüyen Fidanlar Rüzgarlarla Yıkılmazlar” başlığıyla yayımladı.
Peker’in videosunda dile getirdiği iddialar şöyle:
“BİR DAHAKİ VİDEODA BAŞ BAŞA KONUŞACAĞIZ TAYYİP ABİ, HELALLEŞECEĞİZ”
“Sayın Cumhurbaşkanımız, Tayyip Abi, bir uluslararası komplo olduğunu, bu komplonun da merkezinde benim olduğumu ismimi geçirmeden anlattı. ‘Görecekler, bulup getireceğiz’ dedi. Devlet, bulup getirir orada bir sıkıntımız yok. Beni bulup getirmek gerçekleri değiştirecek mi Tayyip Abi? Madem ben uluslararası komplonun parçası ajansam, o zaman bundan sonraki videoyu da Tayyip Abi oturup kardeş olarak ben anlatacağım. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük. Ne bir eksik ne bir fazla. Senin hiçbir gücün yokken ben vardım. Onların hiçbiri yoktu. Alkış beklemedim, ön planda olmadım, elimden ne geliyorsa onu da yaptım. Bir dahaki videoda konuşacağız Tayyip Abi, baş başa, abi-kardeş. Açık delillerle, bilinmeyen delillerle anlatımlarımı doğrulayacağım. Helalleşeceğiz.”
“HALİL FALYALI’YI NEDEN ALMIYORSUNUZ; ONDA KASETLER VAR, HERKESİ ÇEKMİŞ”
“Uluslararası uyuşturucu trafiği… Ben deseydim ki ‘Binali Yıldırım Başbakanlığı döneminde ülkeye sıcak para girsin diye özel gizli bir anlaşma yapıldı, bu şekilde koordinasyon kuruldu…’, devleti yargılatmak için, bu kriminal olay. Eski Başbakan’ın oğlu, Venezuela ayağı, Kıbrıs’taki o para sistemi, Orta Doğu’ya gidiş.
Diyorsunuz ya, ‘Biz herkesi gidip alırız’, Halil Falyalı’yı neden almıyorsunuz? Yayımladı arkadaşlar ABD’nin kırmızı aramasını, Türkiye’de de İçişleri’nden aranıyor. Herkesi gidip alıyorsunuz, gidin onu da alın. Ama onda kasetler var. Herkesi çekmiş o da. Ben Halil’den öğrenmedim. Namuslu adamın kasetini yayımlamam. Adam çıkıp derse ki, ‘Bu anlatılan doğru’ niye yayımlayım, sapık mıyım teşhirci miyim. Beni boşa düşürecek, ben kendimi size mahcup ettirmeyeceğim.
O sivil şehit yasası var ya onun icadı da benim. Ham halini ben yolladım bir dostumuz vasıtasıyla.”
“SADAT, BENİM ÜZERİMDEN EL NUSRA’YA SİLAH VE ARAÇ YOLLADI”
“MİT tırları yakalandıktan sonra kafamda şöyle bir şey oluşmuştu: Biz oraya hem toplumun duygularını yükseltmek hem de oradaki kardeşlerimize, Bayırbucak Türkmenlerine ve diğerlerine yardımcı olmak için İHA, kıyafetler, -ama sayıca çok fazla, oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar- telsizler, çelik yelekler, onlar bunlar, tırlarca… Bu projeji düşündük. O milletvekili arkadaşımızla da konuştuk. O da düşünceyi aldı, iletmesi gereken yerlere iletti. Sonra dediler ‘Biz ek tırlar verelim, sizin tırlarla beraber (gitsinler)’. Bizin tırlar ‘Sedat Peker yardım konvoyu’ diye gidiyor. Basına da resimler veriyoruz. Tüm ekipmanları yolluyoruz. Ama benim adıma giden diğer araçlar var. Onlar da başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz. Araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz, bilmiyoruz dediysem silah var, saf çocuk değiliz. Bu da normal, olması gereken şey. Ama bu MİT tarafından, askeriye tarafından organize edilmiyor. SADAT tarafından organize ediliyor, SADAT’ın içindeki bir ekip tarafından. Bunların hepsini ben kendi paramla alıyorum ama onlar hariç, onların benimle hiçbir ilgisi yok ama benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor. Sonra ben yüklü miktarda Mitsubishi araçlar yollamaya başlayınca dediler ‘Bize de biraz verir misin, orada savaşçılar…’, dedim tamam, verelim. Türkmenler her yerden videolarla teşekkür ediyorlar aracı aldık diye, bir iki tanesi arapça konuşuyorlar. Sonra bizim Türkmen arkadaşlar ‘Bunlar el Nusracı’ dedi. Bizim diğer arkadaşlar da ‘Bu gidenler el Nusra’ya gidiyor’ diyor. Evet, benim üzerimden gidiyor. Samimi yapıyorum. Ama ben yollamadım, SADAT’çılar yolladı. O tarihte demiştim ki bunlara (el Nusra’ya) bu silahları veriyorsunuz, bunlar bizim Şii Türkmenlerle savaşıyor, bizim insanımız, anlat bilelim. Bilelim ne oluyor, bizim üzerimizden gidiyor. Herkes diyor ya Sedat Peker getirdi silahları. ‘Yeni dengeler kuruluyor, şöyle böyle…'”
“SURİYE’DEN YASA DIŞI TİCARET KÜLLİYE’NİN, MT GRUP’UN VE EL NUSRA’NIN ONAYIYLA YAPILIYOR”
“Pandora’nın ilk kutusunu açalım bakalım. Suriye’de ticaret yapmak için ne yapmanız lazım biliyor musunuz? Metin Kıratlı Bey var, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı, Külliye’de. Ona gideceksiniz. Ama bir iki kamyonluk alışverişleri söylemiyorum. Kaçak ham petrol, çay, şeker, alüminyum, bakır, ikinci el araba… Bunlar milyarlarca dolar, büyük para. Suriye mücadelesi için parayı kim verdi? Biz. Devlet vermedi mi, devlet. Kim şehit oldu, millet. Şimdi orada yapılan ticareti anlatacağım. Siz oradan (Metin Kıratlı’dan) onayı aldıktan sonra sizi MT Grup’a yolluyorlar. Murat Sancak, Ramazan Öztürk, tüm hiyeraşi orada. Onların da onayı geçtikten sonra kime gidiyorsunuz; el Nusra’nın iktisat sorumlusu var, Ebu Abdurrahman, Ebu Şeyma ismini de kullanıyor. Şu anda da ticaret böyle yapılıyor. Benim bu anlattığımın dışında orada büyük iş yapamazsın.”
“BERAT ALBAYRAK, İSTANBUL’DA MURAT SANCAK’IN EVİNDE KALIYOR”
“Berat Albayrak nerede biliyor musunuz? Hep arıyorsunuz ya. Murat Sancak’ın evi var Hadımköy Beylikdüzü taraflarında, orada kalıyor. Beraberler.”
SOYLU SORUSU: “BU KADAR NASIL BÜYÜR BİR ŞİRKET BİR ANDA”
“Soylu benim Kia’m var demişti ya, bir sorar mısınız, son 4 senede, İçişleri Bakanlığı döneminde bu ülkedeki ne kadar büyük holding var, kurum kuruluş var hepsi bunun şirketine geçti. Bu makamı suistimal etmek değil mi, bu da suç. Bu kadar nasıl büyür bir şirket bir anda? Açıklasınlar poliçeyi. Diyor ya ‘Ben poliçe kesince çok mutlu oluyordum’ diye, ben de mutlu olurum… Kes poliçeyi gelsin paralar, paket paket, çuval çuval.”